Image Detail

Bizi Facebooktan Takip Etmek için Sayfamızı Beğenin

<>

Sohbetin Kalbi Seher Yıldızı:)

Grup Hepsi Konser Yerleri ve Tarihleri



NE YAPARSAN YAP, SANA GERİ DÖNECEKTİR

İçimize düştüğünde enerjisi ‘ATEŞ’ gibi;

Serpilen tohumları bereketle sunan ‘TOPRAK’ gibi;

Güzellik ve sahne showlarıyla ‘SU’ gibi;

ÜÇ GENÇ KIZ…
Ateşi, Toprağı, Suyu korumak istediler.
Bunun yanı sıra İNSANLIKLARINI…Grup HEPSİ’ nin ‘
GERİ DÖNÜŞÜM’ isimli 4.albümlerinin çıkışı ile konser maratonuna başlıyorlar.
GrupHepsi Konserlere Başlıyor İlk Durak 14 Mayıs 2010 Bursa Kültür park Açık Hava Tiyatrosu Saat 20.00 Başlıyacak Olan Konser biletleri biletix gişelerinden ve Bursa Tayyare Kültür Merkezi Gişelerinden alabilirsiniz. !




2. Durak ise Sadece Birgün Sonra 15 Mayıs 2010 günü Saat 18.00′de İzmir Arena’da Fanlarıyla Bulusuyor





Tüm Gizlilik ve Yayın Hakları http://face-sohbet.blogspot.com/ Adresine Aittir... Yayınlama ve Tebliğ Etme Gereği Kaynak Belirtmek Zaruridir !

Grup Hepsi Sohbet ve Chat Sitesi Hayranları...

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Beatbox Yetenek Sizsiniz Türkiye İlker Acar


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Bisiklet Show Yetenek Sizsiniz


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Beat Box Yetenek Sizsiniz Türkiye Serkan Kılıç


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Kaan Baybağ İle Michael Jackson Karşılaştırması


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Michael Jackson Yetenek Sizsiniz Tuncay Özcan


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Yetenek Sizsiniz Türkiye Michael Jackson Barış Dans


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Robot Micheal Jackson İlker Atak Yetenek Sizsiniz


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Atiye Deniz Salla Şarkısının Sözleri




Atiye Deniz - Salla
Hangi aşk yola gelir ki
Acı veren biri mutlu eder mi ?
Aldatan aldanırmış değer mi ?
Bahane bol.. gönül dara düsünce,
İnsan hata yapar mı sevince ?
Sınırları çizersin giderse

Üzeni yolla
İsterse dönsün sonra
Salla ardına bakma asla
Yolla aldatan aldansın.. salla

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Bilal Göregen Yetenek Sizsiniz Türkiye


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Babutsa Yanayım Klibi Resimleri



  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Babutsa Yanayım Yanayım Şarkısının Sözleri

Babutsa – Yanayım Yanayım şarkı sözleri

Bir anlasan bir dinlesen
Seni deli gibi sevdiğimi bir bilsen
Bir sevdalı bir değilsen
Bana ne çileler çektirdi bir görsen

Yanayım yanayım o kırmızı dudağından bir öpücük alayım
Sarayım sarayım kollarımda sarayım
Sen iste yeterki senin kulun kölen olayım
Ahhh yaktın sen beni ahh yıktın sen beni

Yanayım yanayım o kırmızı dudağından bir öpücük alayım
Sarayım sarayım kollarımda sarayım
Sen iste yeterki senin kulun kölen olayım
Bir ağlasan birde gülsen

Senin için dünyayı yakarım bir bilsen
Bir tövbeli bir değilsen
Bana ne çileler çektirdin bi bilsen
Yanayım yanayım o kırmızı dudağından bir öpücük alayım

Sarayım sarayım kollarımda sarayım
Sen iste yeterki senin kulun kölen olayım
Ahhh yaktın sen beni ahh yıktın sen beni
Yanayım yanayım o kırmızı dudağından bir öpücük alayım

Sarayım sarayım kollarımda sarayım
Sen iste yeterki senin kulun kölen olayım
Sen iste yeterki senin kulun kölen olayım

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Çok Komik Karikatür Resimler











  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Simli Konu Ayıraçlı GiF Resimleri


YUKARIDAKİ SİMLİ KONU AYIRACI KODU AŞAĞIDADIR SİTENİZE YAZDIĞINIZ KONULARIN SONUNA EKLEYEREK TÜM KONULARINIZI YUKARIDAKİ YILDIZLARLA SÜSLEYEBİLİRSİNİZ.

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a alt="gruphepsi" href="http://sohbet-gruphepsi.blogspot.com/" rel="index,follow" title="grup hepsi,gurup hepsi,hepsi grubu,xat"><img border="0" height="53" qx="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-ne-wi4m7723OrsJIeD_i0K4E-lWZUgpwDUd4G5eOOJEQiYo9L4_te5fNr5ZdhlkABHezEyHdrlCNGIw8ZAPrPtBw7V3rrphlA5KC3VQC2HRialE4pPFvrI06BDR7VYm11VceA8GSgjhL/s400/site+ici+konu+ay%C4%B1rac%C4%B1.gif" width="400" /></a></div>
</a>

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Komik Karikatür Resimleri



























  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Esprili Aşk ve Sevgi Sözleri

 ******Esprili Aşk Sözleri******
♥Ben ona baktim, o bana bakti, simdi dort cocuga bakiyoruz.

♥ Dokuz kere sev, onuncu olayim, Gercekten sev, sonuncu olayim.
♥ Erkekler belediye otobusu gibidir. Birini kacirirsan bes dakika sonra oburu gelir.

♥ Ona kalbimi verdim saklasin diye, salak buzdolabina koymus bozulmasin diye.
♥ Dusen bir yaprak gorursen, Beni hatirla sevgilim, Biliyorsun seni ben Sonbaharda sevmistim. Imza: Copcu Riza
♥ BILIYOR MUSUN, AZ ÖNCE NE OLDUĞUNU ÇOK IYI BILIYORUM BEN.. NE MI OLDU? TELEFONUNA BU MESAJ GELDI.
♥ Aşk birbirine bakmak değil birlikte aynı yöne bakmaktır.

♥ Kendimi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karsısında oturdum.
♥ İLK GORUSTE ASKA INANIRMISIN? YOKSA DISARI CIKIP TEKRAR MI GIREYIM...

♥ Bizim her toplumda bir namımız, her kahvehanede bir masamız, her genç kızda fiyakalı bir fotoğrafımız, her alemde bir rajonumuz vardır
♥ Kadın kasa gibidir, şifresi bilinmeden açılmaz.

♥ Ne kazandık bu kadar bakmak ile Leyleğin ömrü geçer laklak ile.

♥ Seviyorum your eyes , cünkü onlar very nice.Neolur birkerecik look at me ,sonra da forget me. Kalbim tik tak for you , because I Love you ..!

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Güzel Aşk Sözleri

---GÜZEL SÖZLER---

♥ DOST VURULUNCA DEGIL, UNUTULUNCA KAHRINDAN OLUR. BIZ SEVDIKLERIMIZI KIR CICEGI GIBI AVUCUMUZDA DEGIL, KURSUN YARASI GIBI GONLUMUZDE SAKLARIZ.

♥ OZLEMEK GUZEL SEYDIR, OZLUYORSA OZLENEN. BEKLEMEK GUZEL SEYDIR, GELECEKSE BEKLENEN. SEVMEK GUZEL SEYDIR, SEVIYORSA SEVILEN...

♥ SEVGIYI GOSTERECEKSIN, SOYLEMEK YETMEZ. SEVGI GOZLERINDE OLACAK, SOZLERIN YETMEZ. SEVGI HERSEYDIR, KALBE HAPSEDILMEZ. SEVECEKSIN BENIM GIBI AMA YUREGIN YETMEZ..

♥ SeN NeRDen ßİLiCEkSİnKi Senİ sİLaHiM jArJöRiNe KoyuP hER gECe KaLßİme SıKttıĞıMı...
♥ BENDEN COK UZAKTA OLSANDA SANA SARILIP DOKUNAMASAMDA SANA SESIMI DUYURAMASAMDA KALBIMIZIN BIR OLDUGUNU VE SENINDE BENI BEN KADAR OZLEDIGINI BILIYORUM.

♥Bu gece gözlerinde ayın dogmasını bekle , yıldızlara dokunmaya çalış dokunamagın için üzülme onları segretmekle yetin benim seni özlemekle yetindiğim gibi.

♥ Gecenin karanlığında, güneşin ışığında, Suyun damlasında, selin coşkusunda Kimi yanımdasın kimi rüyamda Ama hep aklımdasın sakın unutma.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Unutulmayan Hatıralar

''TOZLU ÇERÇEVEDE SAKLI KALAN
KIRIK BİR AŞKIN HATIRASI ''

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Sevgili için Maniler

Mani Sözleri

♥ GUN KAVUSTU IRAKTA, GOZUM KARADA AKTA, HERKESIN YARI GELDI, BENIM YARIM UZAKTA.

♥ MASRAPANIN KALAYI, KIZLAR CEKER HALAYI, ALLAH ICIN SOYLEYIN, VARMI ASKIN KOLAYI.

♥ SUYA BULGUR EZERIM, HEM EZER HEM SUZERIM, BEN YARIMIN DERDINDEN DELI OLMUS GEZERIM.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Yeşilçam Filmlerinin Unutulmaz Klasiklerini İzle

Unutulmaz Yeşilçam Filmleri İlerki Dönemlerde Artık Bu Sitede Yayına Girecektir...

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Türkler Hakkında Söylenenler



TÜRKLER HAKKINDA SÖYLENENLER


Amacım ırkçılık değil ama kendini Türk hisseden, bu topraklarda yaşayan veya kökeni buraya ait olup kendini bu ulusa ait hissedene herkesi onurlandıracak sözleri buraya almak istedim, daha önceki "Biz Türkler" başlıklı yazılarda kendimizi yeterince eleştirmiştik, biraz da olumlu yönlerimizi sergileyelim değil mi? (yazı alıntıdır) İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur kadının namuslu olması.

Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler" Napoleon Bonaparte -Fransız İmparatoru "Türklerden bahsediyorum... Düşmanına aldırırken amansız bir Ksırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk; dost yanında ve silahsız düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu yeli yıldırma, göz kamaştıran bu gölü coşkun bir denize çevirmek tabiatı da inciten bir gaflet olur."

Tasso - İtalyan Şair "Bütün milletler arasında en namuslu ve dostluk kurmada tereddüt edilmeyecek olan yalnızca Türklerdir. Henüz yabancı tesiri altında kalmamış olan bir köye gidecek olursanız; gerçek misafirperverliğin ne demek olduğunu orada görüp öğrenirsiniz." William Martin "Irk ve millet olarak Türkler, bence geniş imparatorluklar içinde yaşayan kavimlerin en asili ve başta gelenedir. Dini, sosyal ve örfi faziletleri,tarafsız kimseler için birer takdir ve hayranlık kaynağıdır." Lamartine-Fransız Yazar, şair ve Devlet adamı. "Poltava'da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü, kurtuldum. Buğ nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi; önümde su, ardımda düşman, tepemde cehennemler püsküren güneş... Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu; yine kurtuldum. Fakat bugün esirim, Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar bana yaptılar, esir ettiler. Yalnız ayağımda zincir yok, zindanda da değilim; istediğimi yapıyorum.

Fakat bu defa da şefkatin, asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar alicenap, bu kadar asil, bu kadar k bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak, bilsen ne kadar tatlı." Demirbaş Şarl –İsveç Kralı (Ruslardan kaçıp Osmanlıya sığınmıştır) "Türkler ölmeyi biliyorlar, hem de iyi biliyorlar. Ben de ölmeyi bilen bir milletin yenilmeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim. Burada hiç yoktan ordular kurmak ve bu orduları ölüme sürüklemek mümkün. Bu imkanlardan bol bol faydalanıyorum.

Fakat, meydana getirdiğim orduları sendeleten bir engel var: Türklerin yaşayan hatıraları! Üç-dört yüzyıl önce her kudreti ve her milleti yenen Türkler, şimdi de silinmez hatıralarıyla her teşebbüsü sendeletiyorlar. Hemen her yürekte bu korkuyu seziyorum. Demek ki yalnız Türkleri değil, onların tarihini de yenmek lazım. Bu durumda ben, Türklerin düzinelerle milleti idare etmelerindeki sırrı da anlıyorum. Onlar milletleri bir kere yeniyor fakat kazandıkları zaferleri ruhlara ve nesillere nakşedebiliyorlar." M. Montecuccoli (Avusturyalı Komutan) "Seceat ve cesaret bakımından Türklerden üstün; büyük hedeflere ulaşmak bakımından da onlardan dirayetli hiç bir kavim yoktur. Cenab-ı Hak onları aslan sıfatında yaratmıştır." İbn-i Hassul Türk, asillerin asilidir. yapma olmayan, gösterişi bulunmayan bu pek yüce asalet ona tabiatın hediyesidir. Pierre Loti Türklerin yalnız sonsuz bir cesareti değil, iradeleri sersemleştiren bir sihirbaz zekası vardır.

İşte Türk, bu zekasıyla zafer kazanır, uygarlıklar yaratır ve insanlık dünyasında en şerefli hizmeti başarır. Zaten Avrupa'nın yarısını yüzyıllarca boyunduruk altına almak başka türlü mümkün olamazdı. Çarnayev(Rus Komutan) Silahlı milletin en canlı örneği Türklerdir. Bu diyar köylüsünün orak, katibinin kalem ve hatta kadınlarının etek tutuşunda silaha sarılmış bir pençe kıvraklığı vardır. Türk ata biner gibi oturur, keşfe yollanan asker gibi uyanık yürür. Moltke Türkler bir ırk ve bir millet olarak yeryüzünün en şerefli insanlarıdır. La Martine Savaşın zevkini almak isteyen herkes Türklerle savaşmalıdır. Towsend (İngiliz Komutan) Doğulu önderler, milletlerinin başından ayrılmayarak her hükümetin temeli olan şu iki kanunu hakkıyla yapıyorlar: iyi yola ***ürmek ve kötülüklerden korumak. Bu asil hareket Ruslardan fazla özellikle Türklerde göze çarpıyor. Auguste Comte Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır. Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar, belki üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar.

Çünkü her Türk kadını canlı bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır. Lady Mary Wortley Montagu Türk'ün güzel yüzünü, kuvvetli endamını, pırıltılı kostümünü, zarif tavırlarını, kibar gülüşünü, aslanca kükreyişini fırçayla göstermek mümkündür. Fakat pek güç olan, Türk'ün özünü göstermektir. Bu öz, ayışığı gibi görülür fakat gösterilemez. Decamps (fransız ressam) Türkler yaman binicidirler. Türkler hücumunda düşmanı bir yaprak gibi çevirip bozarlar. Câhiz (Arap Bilgini) Türklerin yürekleri temizdir. Onlarda batıl fikirler, basit düşünceler yoktur. Semame İbn-i Eşreş (Arap Bilgini) Türkler kahramandırlar. Dostlarına zarar vermezler. Fakat kazanç getirirler. Comenius (Çek Bilgini) Türklerin biricik sevdikleri şey hak ve hakikattir. Ve hiçbir haksızlık yapmadıkları halde haksızlığa uğramışlardır.

William Pitt (İngiliz Devlet Adamı) Türk, Heredot'tan, Tevrat'tan çok eski yüzyılların tanıdığı bir ulustur. Sadelik içinde görkemi, sükunet içinde ihtişamı, tahakküm kabul etmeyen bir yüreklilik, alabildiğine geniş bir fetih aşkı, sonsuz bir teşebbüs kabiliyeti, bölgelere uymaktan çok bölgeleri kendine uydurma zevki ve alışkanlığı Türk milletinin asırlar dolduran tarihinde açıkça görülür.

(Ünlü Tarihçi) Hammer Türkler kahramandırlar, dostlarına zarar vermezler. Yüce Türk milleti tuttuğu eli bırakmaz, sözünden dönmez, iyi ve kötü günlerde dostundan ayrılmaz. Böyle bir ulusla el ele vermek yeryüzünde her zorluğu yenmek için sonsuz bir güç ve yetenek kazanmak demektir. Comenius (Çek Bilgini) Türkler muhakkak ki Avrupa tarihinin ve yakın Asya tarihinin bildiği en halis efendi millettir. (Kayzerling) Her Türk'ün bakışında silahın ruha verdiği güveni görmek mümkündür. O hayata ve olaylara güvenle bakmayı öğrenmiştir. (Molkte) Kılıcı insafsız bir beceriyle kullanan Türk'ün eli, yendiği insanların yarasını sarmakta da ustadır.

Lord Byron Türk korkmaz, korkutur. Bir şey isterse onu yapmadıkça vazgeçmez. Hangi işe el atarsa başarır. Semame İbn-i Eşreş Türkçeyi öğrenmek benim için büyük bir mutluluk oldu. Çünkü Türk'ü anlamak için kendisiyle mutlaka tercümansız konuşmalıdır. Tercüman, ışığı örten zevksiz bir perde oluyor. Gelland (Fransız Bilgini) Türk askeri cesurdur. Anavatanını sever ve onun için gerekirse çekinmeden canını feda eder. Albert Einstein Artık Türklerle savaşmam. Onlar çok cesur ve iyi insanlar. Andreas Phitiades Dünyada iki bilinmeyen vardır.

Biri kutuplar, diğeri Türkler. Albert Sorel Türk toplumunda kişisel nitelik ve değer dışında hiçbir şeye önem verilmez. Baron Büsbek On ulusun, on yiğit adamının gücü tek bir kimsede toplansa yine bir Türk'e bedel olmaz. Türklerin en çok konuştuğu şey savaştır, zaferdir. Eğlenceleri ise attır, silahtır. Türklerin doğrulukları ve namuslulukları ne kadar övülse yeridir. Charles Mcfarlene Türk milleti ikibin yıldır profesyonel askerdir.

Bütün Türklerin mesleği askerliktir. Donaldson Dünyanın hangi ordusuna sorarsanız sorun, Türk askerinin karşısında düşünmenin hiç de kolay olmadığını veya olamayacağını size söyler. Donaldson Türklerle dost ol ama düşman olma. Gianni de Michelis Dünyada, Türklerden başka hiçbir ordu bu kadar süre ayakta duramaz. Hamilton Türklerden başka dini ve vatanı uğruna canını vermeye hazır asker yoktur. Hamilton Türkler devlet yıkmakta ve devlet kurmakta birinci sınıf ustadır. Ülkeleri değil kıtaları altüst etmişler ve korkunç saldırışlar arasında sarsılması hiç de kolay olmayan egemenliklerini yaratmışlardır. Tarih Türklerden çok şey öğrendi. Onların elinden çıkma öyle eserler vardır ki uygarlık için birer süs olmaktadır. Hammer Çanakkale'de başarılı olamadık. Nasıl başarılı olurduk ki? Zira Türkler yuvasına girilmiş aslanların hiddetiyle, cüret ve cesaret kahramanlığı ile savaşıyorlardı.

Böyle bir millet görmedim. Sir Julien Corbet Türk gibi ölüme gülerek bakan bir eri başka hiçbir ulusta bulamazsınız. Yalnız ona iyi bir komutan gerektir. Mulman Toplumsal düzenin Türkler arasında kurmuş olduğu ilişkilerin hepsinde temiz yüreklilik ve iyi niyet hakimdir. Vatandaşların birbirlerine karşı borçlu oldukları işlemleri yapma ve yerine getirmeleri için başka ülkelerde olduğu gibi senetleşmeye yani yazılı belgeye ihtiyaçları yoktur. Çünkü onların övülmeye değer hallerinden biri de verdikleri söze genellikle sadık kalmaları ve karşılarındakini aldatmaktan, güveni suistimal etmekten çekinmeleridir. Monradgea D'ohsson Kendi ulusuna karşı bu kadar dürüst ve cömert olan müslüman Türkler hangi mezhebe bağlı olursa olsun aynı dürüstlüğü yabancılara karşı da yapar ve yerine getirirler. Bu noktada müslümanla müslüman olmayan arasında hiçbir fark gözetmezler.

Monradgea D'ohsson Türk'ü anlamamak için tarihe göz yummak gerekir. Haksız saldırılar ve adi iftiralar önünde Türk'ün vakur kalışı, kuşku yok ki körlerin gerçeği, eşyayı anlamadıklarını düşündüklerinden ve körlere acıdıklarındandır. Bu soylu davranış o adi iftiralara ne açık bir cevap oluyor. Pierre Loti Türk'ün ahlaki seciyesi çocukluğunda aldığı iyilik telkinleriyle değil çevrelerinde fenalık görmemek suretiyle oluşur. Thomas Thorsten "Türklerin ruhu yeniden parlayacak ve silah kullanmak için doğan bu kahraman milletin tarihi eski ışığını bulacaktır." Feldmareşal von Moltke -Alman Genelkurmay Başkanı

YARATICILIK DERSLERİ... Beyin ve öğrenme teknikleri alanındaki en önemli otoritelerden biri kabul edilen Tony Buzan, geçen hafta MCT''nin düzenlediği Pazarlama Zirvesi için İstanbul''daydı. Mind Maps (beyin haritalama) tekniği ile tüm dünyada öğrenme teknikleri alanında yeni bir sayfa açan Buzan''ın ana konusu ''insan beyni''. Mümkün olan en fazla bilgiyi, şekiller, renkler ve notlarla en hızlı ama en kısa, en kolay hatırlanacak şekilde düzenlemeyi sağlayan Mind Maps''i ''beynimizin düşünmesinin resmi'' olarak tanımlayan Buzan''ın konferanslarına katılan yüzbinlerce kişiye ilk tavsiyesi şu: "Beyninizi hobi haline getirin." Buzan, tavsiye vermekle kalmaz bunun yöntemini de anlatır: "Beyninizle ilgili bir şey öğrendiğiniz zaman bunların hepsi size geri döner ve performansınızı artırır. Öğrenirken not alın, notlarınızı kontrol edin. Pratik yapın. Bir tek hedefe yöneldiğinizde, sadece olayın tek bir yönünü değil, diğer yönlerini de düşünün. Örneğin; şampiyon atlet olmak istediğinizi düşünelim. Sadece şampiyonluğu düşünebilirsiniz. Fakat olayı geniş açıdan değerlendirebiliyorsanız, şampiyon olabilmek için yapacağınız diyeti, egzersizleri ve hayat tarzını da düşünürsünüz. Bütün bunlar beynin çalışmasını daha aktif hale getirir." ''Yaratıcılar bağlantı kurar'' Buzan, beynimizin kapasitesini artırmak için farklı konular hakkında bağlantı kurmaya çalışmak gerektiğini belirterek, şu örneği veriyor: "Yaratıcı insanlar farklı şeyler hakkında daha çok bağlantı kurabiliyor. Birbirlerine bağlantısı olmadığını düşündüğünüz konular ya da ürünler hakkında olabildiğince fazla bağlantı kurmaya çalışmak yaratıcılığı geliştiriyor. Örneğin; kurbağa ile uzay gemisi arasındaki bağlantılar nelerdir? Birçok insan bir bağlantı yok diyebilir. Fakat her ikisi de bir süre için yerdedir. Her ikisi de farklı ortamlarda bulunuyorlar.

Her ikisinin de iniş alanı var..." Kendisiyle toplantı yapıyor Bugüne kadar 72 ülkede konferanslar veren Tony Buzan zamanını çok iyi planlamaya dikkat ediyor, bu arada egzersizlerini de ihmal etmiyor. Rahatlamak için, yalnız kaldığı zamanlarda kendi kendisiyle toplantı yapıyor. Şiir yazıyor, doğa yürüyüşü yapıyor, stranç ya da dama oynuyor. Malezya''da farklılığı, Çin''de İngilizce''yi öğretecek Tony Buzan şu anda iki önemli proje üzerinde çalışıyor. Malezya''da, ülkenin öğrenme ve düşünce sistemini değiştirmek üzere hazırlanan 10 yıllık plan çerçevesinde çalışıyor. Yılda iki ayı Malezya''da geçiriyor. Bu program tüm okulları, üniversiteleri ve iş dünyasını kapsıyor.

Diğer proje ise Çin hükümetinin, 2008''e kadar tüm Çinlilere yönelik temel İngilizce''yi öğretme çalışmasına katkıda bulunmak. Çocuklara ruhanbi baba Yılın dokuz ayını uluslararası seyahatlerde geçiren Buzan, 27 yaşındayken çocuk sahibi olmamaya karar vermiş.

"Kendi çocuklarım olsaydı bu kadar seyahat edemezdim ve onlarla kalmak isterdim" diyen Buzan kendini ''ruhani baba'' olarak tanımlıyor. Buzan, "Ruhani babalık yaparak çocuklara dünyayı tanıtmaya çalışıyorum" diyor. Yazan: Murat Öğütçen Kaynak : www.kariyerim.milliyet.com.tr

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Nil Gün Mutluluk Kitabı

NiLGün Mutluluk Kitabının Özeti

Her insan uyanıkken ortak bir dünyadadır, fakat uykuda herkes kendi dünyasındadır
Beynin en büyük gizemlerinden birisi de “rüya”. İster kabul edelim, ister etmeyelim hepimiz rüya görüyoruz. Rüya görmediğini söyleyen kişilerin diğerlerinden tek farkıysa gördükleri rüyaları hatırlamamaları. Rüyalar uykunun önemli bir parçası, uyku da ömrümüzün.
Ömrümüzün yaklaşık üçte biri uyuyarak geçiyor. Bebekler neredeyse bu sürenin iki katını uykuda geçiriyor. Hayvanlardaki uyku düzeni insanlardan farklı. Örneğin bazı kuşlar tek gözü açık olarak ve çok kısa süreyle uyuyorlar. Yunus balıklarının uykusuysa oldukça ilginç. Yunuslar uyurken beyin yarımkürelerinden sadece birisi uyuyor, diğeriyse uyanık kalıyor. Her 2 saatte bir uyuyan ve uyanık olan yarım küreler nöbet değiştiriyor.
Ayrıca, yunuslar akvaryum gibi ortamlarda aynı yönde daire çizerek uyuyorlar. Rüya görüp görmediklerini bilmiyoruz, ama neredeyse tüm hayvanlar uyuyor. İnsanlık var olduğundan beri uyku ve rüyalar var. Kimi araştırmacılara göre uykunun en önemli işlevi, rüyalara zemin hazırlaması. Rüyalar yüzyıllardır insanoğlunun merakını çekmiş. Binlerce yıl önce Eski Mısırlılar zamanında rüyaların gerçeküstü bir dünyanın habercileri olduğu düşünülüyordu. Onlara göre rüyalar, felaketlerin ya da iyi talihin ön habercileri olarak tanrılar tarafından gönderilen mesajlardı. İlk rüya tabirleri kitabı Eski Mısırlılar tarafından yazıldı. Rüyalar aynı zamanda tedavi amaçlı da kullanılabiliyordu. Kötü durumda olan bir kişi, bir tapınakta uyuyarak tanrılardan kendisini iyileştirmelerini diliyordu.
Ertesi gün, kişinin gördüğü rüyayı yorumlayan rahipler nasıl bir mesaj geldiğini anlamaya çalışırlardı. Eski Yunanlılar da MÖ 8. yüz yılda rüyaların tanrılardan gelen kutsal mesajlar olduğuna inanıyordu. Rüyaların dış dünyadan ya da tanrılardan gelen mesajlar değil, insanın kendi zihninden kaynaklandığı fikri ilk olarak MÖ 5. yüzyılda Heraklitos tarafından ortaya atıldı. Ünlü düşünür Aristoteles ise, rüyaların tanrı mesajları olduğu fikrine son noktayı koydu. “Parva natura İla” adlı eserinde Aristoteles rüyaların günlük hayatta meydana gelen olayların birikimi sonucunda oluştuğu fikrini ortaya attı. Rüyaların insanın sağlığını yansıttığını ve rüyalar sayesinde çeşitli hastalıkların iyileştirilebileceğine inanıyordu. Modern tıbbın kurucusu olan Hippokrates de bu fikri destekleyenlerdendi.
Ünlü psikiyatrist Sigmund Freud, rüyaların ruhsal hastalıkları anlamak ve tedavi etmekte çok önemli olduğunu savunuyordu. Günümüzde bazı bilimadamları rüyaların beyin biyo kimyasının bir yan ürünü olduğunu ve özel bir amacı olmadığını ifade ediyorlar. Ancak, halen araştırmacıların çoğu, rüyaların bir işlevi olduğunu ve bunların tedavi amaçlı kullanılabileceğini düşünüyorlar. Rüyaların mekanizması hakkında yoğun araştırmalar yapılıyor. Eskiden REM uykusuyla rüyaların eşanlamlı olduğu düşünülürken, yapılan son araştırmalar bunların birbiriyle bağlantılı ancak benzer kavramlar olmadığını gösterdi. Rüyaların en yoğun görüldüğü REM uykusunun sadece memelilerde ve bazı kuş türlerinde olduğu biliniyor. İnsanoğlunun en ilkel hayatta kalma mekanizmalarından biri olarak kabul edilen uyku ve rüyalar, bazı kimyasal maddelerin salgılanmasına bağlı.
Beyinde mesajcı görevi yapan bu moleküller sayesinde uyku, derin uyku ve rüyalar oluşuyor. Tam olarak detayları anlaşılamayan mekanizmalar sayesinde beyinde, bilinç düzeyinden çok farklı bir düzeyde sesli, görüntülü ve duygu dolu imajlar oluşuyor. Bu imajların çoğu hatırlanmasa da, bunların beynin kendi kendine gönderdiği önemli mesajlar olduğu düşünülüyor. Bu mesajlar sayesinde beyin birçok problemini çözebiliyor, kendisini yeniden şekillendirip kişiyi günlük hayata hazırlıyor. Gün içerisinde azalan ya da tükenen çeşitli moleküller, rüyalar sırasında tekrar sentezleniyor. Rüyaların, öğrenme ve bellek geliştirmede de önemli rolü var.
Rüya görürken beyin, neredeyse uyanıkken olduğu kadar etkin. Uyku ve rüyalar sırasında beyinde gerekli bağlantılar sağlamlaşıp, gereksiz olanlar kopuyor ve günlük hayata daha kolay uyum sağlayacak hale geliyor. Beynin bu yoğun çalışması, hiç farkında olmadığımız ruhsal ve duygusal sorunlarımızın çözümüne de katkıda bulunuyor. Böylece rüyalar sayesinde beynimiz, ertesi güne çok daha iyi ve zinde başlama olanağı tanıyor bize. Rüyanın Zamanı Uyku, beynin rüya görmesi için gerekli ortamı sağlıyor. Yüzyıllardır insanoğlunda merak uyandıran ve birçok araştıranın konusu olan uykunun nedeni ve mekanizması tam olarak bilinmese de, bu konuda son yıllarda önemli aşamalar kaydedildi. Uyku üzerinde yapılan çalışmalar uykunun çeşitli evrelerden oluştuğunu gösteriyor. Uyku sırasında beyin dalgalarını algılayan ve “EEG” (elektro-ensefalogram) denen bir cihaz sayesinde uykunun değişik evreleri tespit edilebiliyor. Uyku esas olarak iki bölümden oluşuyor.
“NREM” (non.rapid eye movement) denen bölümde, yüksek dalga boyunda ve düşük frekansta beyin dalgaları oluşuyor. NREM uykusu sırasında kan basıncı ve solunum sayısı düşüyor. Bunlara ek olarak kaslarda gevşeme ve yavaş göz hareketleri görülüyor. NREM uykusu kendi içinde dört evreye ayrılıyor. İlk evre, uykuya geçiş dönemi. Uykuya geçiş döneminden önce, çok kısa süreyle “hipnagojik faz” denen bir evreden geçiliyor. Hipnagojik faz, gözlerimizi kapatmayla uykuya dalma arasında geçen süre. Bu sürede, rüya benzeri çeşitli anlamsız şekiller görülebiliyor.
Bunlar çoğunlukla daha sonra hatırlanmıyor. Hipnagojik fazdan sonra girilen ilk evrede kalp hızında yavaşlama ve kaslarda gevşeme başlıyor. Bu evrede, şiddeti ve frekansı düşük olan “teta” dalgaları görülüyor. Kısa süren bu evreden sonra biraz daha derin olan ikinci evreye giriliyor. Uykunun ikinci evresinde beyin dalgalarındaki düzensizlik artıyor. Dalga şiddetinde ani yükselme ve düşüşler görülüyor. Uykunun başlangıç evrelerindeki beyin dalgaları, uyanık ancak son derece gevşek durumda görülen alfa dalgalarına benzi yor. Uykunun bu ilk iki evresinde ani kas ve vücut hareketleri görülebiliyor. Aniden sıçrayarak uykudan uyanmak, genellikle bu evrede oluyor. Üçüncü evrede, uyku iyice derinleşiyor. Dış ortamdaki seslerin çoğu, artık kişiyi uyandıramıyor. Bu evrede beyin dalgalarındaki ani yükselme ve düşüşler bitiyor, bunun yerini “uzun delta” dalgaları alıyor. Dördüncü evrede elde edilen dalgaların yarısından fazlasının delta dalgası olması nedeniyle, bu evre “del.ta uykusu” olarak adlandırılıyor. Uykunun dördüncü evresi en derin uyku hali. Halk deyimiyle bu evrede kişi top atılsa uyanmıyor.
Birbirini izleyen bu dört evre yaklaşık 90 dakika sürüyor. Daha sonra uykunun farklı bir bölümü olan “REM” uykusuna giriliyor. İlk olarak 1953 yılında tanımlanan REM uykusunda düşük dalga boyunda, yüksek frekansta, daha düzensiz beyin dalgaları oluşuyor. REM uykusunu kontrol eden merkezler beyin sapında bulunuyor. Uykunun bu bölümünde oluşan beyin dalgaları, uyanıkken oluşan dalgalara oldukça benziyor. REM uykusunun en önemli belirtilerinden biri de hızlı göz hareketleri. REM sırasında gözler sağa sola hızlıca hareket ediyor. Kan basıncı ve kalp hızı yükseliyor, göz kasları dışındaki istemli kaslarda felç benzeri bir gevşeme meydana geliyor. Kaslardaki bu geçici felç durumunun, rüyalar sırasında vücudu beklenmedik hareketlerden ve kazalardan korumak için olduğu düşünülüyor.
Uykunun bu bölümünde erkeklerde ereksiyon, yani cinsel organda sertleşme, kadınlardaysa vajinal kan akımında artış görülüyor. Ortalama her 90 dakikada bir tekrarlanan ve 5-30 dakika kadar süren REM uykusu, 8 saatlik bir uykuda yaklaşık 5 kez tekrarlanıyor. Sabaha karşı görülen REM uykusu daha uzun sürüyor. Bu sırada görülen rüyalar daha net hatırlanıyor. REM uykusu vücut ve ruh sağlığı için oldukça önemli. REM evresini belli bir sürenin altında yaşayan kişilerde ruhsal bozukluklar, konsantrasyon zorluğu, öğrenme sorunları görülüyor. REM uykusunun en önemli özelliklerinden biri de, rüyaların yoğun olarak bu evrede görülmesi. Bu evrede uyandırılan kişilerin yaklaşık %90’ı rüya gördüklerini ifade ederken NREM uykusunda uyandırılanların sadece %7-8’i rüya gördüğünü söylüyor. REM uyku- su sırasında esas olarak halusinasyon, delüzyon, abartılı duygulanım ve amnezi, yani bellek kaybı meydana geliyor. Halusinasyon, hiçbir dış uyaran olmadan, yani gerçekte var olmayan bir imajın görülmesi.
Delüzyon, diğer bir deyişle sanrılar, gerçekte olmayan kavram ve düşüncelere inanılması; kişinin kendisini kral ya da peygamber olarak görmesi gibi. REM uykusu sırasında çok yoğun duygular yaşanıyor. Görülen rüyalar bazen kişiye çok büyük bir mutluluk verirken bazen de büyük üzüntüler yaşatabiliyor. Rüyaların çoğuysa sonra dan hatırlanmıyor. Rüyalar, bu unsurların birleşiminden meydana geliyor. Beynin neredeyse uyanık durumda olduğundan f çalışma halinde olduğu ve rüyaların görüldüğü REM uykusu, halen beyinle ilgili araştırmaların odağını oluşturuyor Rüyalar Ne İşe Yarıyor? “Şu anda sorulduğunda uykuda mı yoksa uyanık mı olduğumuzu, zihnimizden geçenlerin rüya da mı yoksa uyanıkken mi olduğunu gösterecek bir dayanak var mı?” Sokrates İnsanlık tarihiyle aynı tarihe sahip olan rüyalar, yıllar boyu insanoğlunun kafasını meşgul etti, kimi zaman hayatını etkiledi ve birçok araştırmanın konusu oldu. Rüyaların işlevinden önce, bilimadamları rüyaya zemin hazırlayan uykunun önemi üzerinde duruyor. Özellikle REM uykusu insan sağlığı için çok önemli. İnsanın evrimi sırasın da doğal ayıklanma mekanizmaları dikkate alınacak olursa, uyku ve rüya oldukça önemli olsa gerek. Doğal ayıklanma mekanizmasına göre insanın yararına olan özellikler kalıcı hale gelip nesilden nesile aktarılıyor. Ancak işe yaramayan ya da zararlı özellikler doğal ortam içerisinde eriyip gidiyor ve ileri nesillere aktarılmıyor. Bu durum da, ilk insandan bu yana süregelen uykunun önemli bir işlevi olsa gerek. Uykunun ilk insanın hayatta kalması için önemli mekanizmalardan birisi olduğu düşünülüyor. Gün içinde yorgun düşen vücudun dinlenmesi için gerekli süreyi sağlamanın dışında, uykunun başka faydaları da var. Uyku, ilk insanın düşmanlarından kurtulmak için çok enerji ye ihtiyacı olduğu ve gıdanın az olduğu çağlarda çok önemli bir enerji tasarruf sistemiydi. Daha da önemlisi, tehlikeli ve karanlık gecelerde insanın ortalıkta dolaşıp düşmanlarına av olmamasını önleyen bir savunma mekanizmasıydı. Günümüze kadar gelen uykunun önemli bölümlerinden biri de REM uykusu.
REM uykusunun hem vücut hem de ruh sağlığı açısından çok önemli olduğu kabul ediliyor. REM uykusunda çeşitli sinapsların güçlendiği, yenilerinin oluştuğu ya da gerekli olmayan sinaps bağlantılarının koptuğu gösterildi. Kısacası REM uykusu beyindeki bağlantıların yeniden şekillenmesinde çok önemli. Belleğin gelişmesine ve öğrenmeye de önemli katkısı var. REM uykusunu yeterince alamayan kişilerin belleğinde zayıflama oluyor ve öğrenme güçlüğü çekiyorlar. İnsan beyni için çok önemli olan REM uykusuyla yakın bağlantısı olan rüyaların da, bu açıdan çok önemli olduğu düşünülüyor. Binlerce yıl önce rüyaların tanrılardan gelen mesajlar olduğuna inanılırken artık günümüzde, rüyanın beyin içerisinde gerçekleşen kimyasal bir dizi reaksiyonun sonucu oluştuğu biliniyor. Rüyalar, beyin kimyasının psikolojik yansımaları olarak kabul ediliyor. Rüyaların kaynağını, esas olarak daha önceden algılanmış ve belleğe atılmış çeşitli veriler oluşturuyor. Kimi bilim adamları, bu verilerin çocukluk çağlarında algılanan ve beynin derinliklerinde saklanan kaygılar olduğunu savunurken kimileri de rüyaların kaynağının, etkisi altında kalınan günlük olaylardan başka bir şey olmadığını savunuyor.
Kaynağı ne olursa olsun rüyaların işlevlerinin ne olduğu konusu da oldukça tartışmalı. Rüyaların gelecekten haber getirdiği ve insana doğru yolu gösteren tanrı mesajları olduğu halen bazı dinlerde kabul görüyor. Henüz olmamış bir olayı birkaç gün önceden rüyasında gördüğünü ifade eden birçok insan bulunuyor. Örneğin rüyasında bir yakınının öldüğünü görüp ertesi gün ölüm haberini alan, rüyasında para görüp ertesi gün piyangodan para kazanan bazı insanlar var. Her ne kadar toplumda rüyaların gelecekten haber getirdiği düşünülse de bilimadamları bu tür olayların sadece birer rastlantı olduğunu ifade ediyorlar. İnsanlar geceleri birçok rüya görüyor. Milyonlarca insanın her gece gördüğü rüya sayısı milyarları buluyor. Bu rüyalardan bir kısmının gerçek hayatta daha sonra olması bilimsel olasılık hesaplarının dışında sayılmaz. Rüyanın ne işe yaradığı tam olarak bilinmese de, beynin önemli bir işlevi olması nedeniyle sürekli araştırma konusu oldu. Rüyaların işlevi konusunda yapılan araştırmalar sonucunda, genellikle rüyaların bir amacının olduğu konusunda fikir birliği olsa da, bunların ne olduğu halen tartışılıyor. Kimi kuramlara göre rüyalar bilinçaltından gelen mesajlar; baskılanmış arzu ve korkuların tercümanı. Bunlara kulak vererek birçok sorunumuzu çözebiliyoruz.
Kimileri içinse rüyalar sadece günlük olayların tekrar gözden geçirilmesi; etkisi altında kalınan ve bilinçaltına itilen olayların su yüzüne çıkması. Bu kurama göre, rüyalar beynin kendisine yolladığı önemli mesajlar. Bu mesajları iyi değerlendirmek gerekiyor. Rüyaların duygusal termostatlar olduğu, yani duygularımızı düzenlediğini savunanlar da var. Rüyalar, dış ortama duygu sal olarak uyum sağlamamıza aracı oluyor, bir bakıma günlük hayattaki davranışlarımızı düzenliyorlar. Çeşitli günlük olaylara tepkileri güçlendiren ve davranış şekillerini ayarlayan rüyalarla bir bakıma günlük olayların simülasyonu oluşturuluyor.
Bu simülasyonlar sayesinde sanal rüya ortamında duygusal ve davranışsal olarak günlük hayata hazırlanıyoruz. Araştırmacıların bir kısmı rüyaların öğrenme ve bellek güçlendirmeyle yakın ilişkisi olduğunu savunuyor. Rüyalar sırasında beyinde var olan bağlantılar güçlenirken yeni bağlantılar oluşuyor. Beyinde yeni nöron bağlantılarının oluşması, öğrenmenin mekanizması olarak biliniyor. Rüyalar sırasında mevcut nöron bağlantıları defalarca uyarılıyor. Bu da gün içinde öğrenilen bilgilerin sağlamlaşmasını sağlıyor. Sağlamlaşan bilgi kalıcı hale geliyor, yani belleğe atılıyor; böylece bellek güçleniyor. Bunun tam aksine, rüyaların unutmak için görüldüğünü düşünen bilim adamları da var Onlara göre rüyalar gereksiz ya da zararlı bilgilerin silinmesi için gerekli. Rüyalar sı arasında gereksiz bağlantılar kopartılıyor ve beyin bir bakıma temizlenip yeni bilgileri yüklenmek için hazır hale getiriliyor. Rüyalar, beynin kendi kendini tamir etmek için gerekli ortamı sağlıyor olabilir. Rüyalar sırasında, beyinde azalan mesajcı moleküller yeniden sentezleniyor, gerekli proteinlerin yapımı artıyor. Böylece beyin, rüyaları kendisi için gerekli maddeleri temin etmede kullanıyor. Bütün bu kuramların aksine rüyaların hiçbir işe yaramadığını düşünenler de var. Bu araştırmacılar rüyaların beyin metabolizmasının bir yan urunu olduğunu ifade ediyorlar. Onlara göre rüyalar, beynin alt merkezlerinde rasgele oluşan uyarıların beynin üst merkezlerinde anlaşılmaya ve ifade edilmeye çalışılması Tüm bu kuramların hangisinin doğru olduğu henüz bilinmiyor. Ancak, insanın milyonlarca yıldır süregelen evrimi içerisinde hala korunmuş olan bir beyin işlevinin yararlı bir amacı olsa gerek.
Yaratıcı Rüyalar Bazı bilim adamları rüyaların öğrenme sürecinde çok önemli olduğunu savunuyorlar. Hatta bazıları rüyalarda yeni buluşlar yapılabileceğini ya da sanat eserleri yaratılabileceğini düşünüyor Bu tezi savunanların gösterdiği en önemli örnekler arasında modern atom kuramının doğuşu var Nıels Bohr adlı bir genç rüyasında Güneşin kızgın gazlarla dolu merkezinde durduğunu, gezegenlerin ince ipliklerle bağlı oldukları Güneş’in çevresinde döndüğünü gördü. Her gezegen Bohr’un yanından geçerken bir ses çıkartıyordu. Sonra yanan gazlar soğuyup katılaştı, Güneş ve gezegenler uzaklaşıp gitti ve Bohr uyandı. Bohr, bu rüyayı, Güneş Sistemi’yle atom yapısı arasında bir benzerlik olarak yorumladı. Ortada bir çekirdekle bunun etrafında dönen elektronlar, yani modern atom kuramı ortaya çıktı. Buna benzer diğer bir örnek de Richard Wagner’in “Tristan ve Isolde” adlı operasının bestelenişi. Bu eserinin çok beğenilmesinden sonra kendisine yapılan iltifatlarla ilgili olarak Wagner bir arkadaşına şu samimi itirafta bulunmuş: “Kıymetli dostum. Bu opera benim dehamın eseri değildir.
Rüyamda gördüğüm ve işittiğim sesleri uyanır uyanmaz notaya doktum Beğendiğiniz bu müzik rüyalarımın sesidir. Benim zavallı kafam, böyle bir harikayı asla isteyerek ve düşünerek bulamazdı.” Bu ve benzeri örnekler her ne kadar rüyaların başka bir dünyadan gönderilen mesajlar olduğu fikrini verse de günümüzdeki bilimsel veriler rüyaların beynin kendi kendine verdiği önemli mesajlar olduğunu gösteriyor. Rüyalar, beyinin alt merkezlerinin ve bilinçaltının, kendilerine has dilleriyle üst beyne, yani kortekse verdiği mesajlardan oluşuyor Kimi bilim adamları rüyaları “açılmamış mektuplar” olarak tanımlıyorlar. Bu araştırmacılar, rüyaların çok önemli anlamları olabileceğini bu nedenle dikkatle incelenip yorumlanmaları gerektiğini düşünüyorlar Normalde eklemler, kas iğcikleri ve derinin almaçlarında sonlanan sinir lifleri, buradan gelen duyusal bilgileri, beynin duyu istasyonu olan talamus’a taşır ve uyarılar buradan beynin duyu korteksine iletilir. Burada değerlendirilen uyarıların niteliğine bağlı olarak devreye giren motor korteks ise, verilecek yanıta göre ilgili vücut bölgeleri ve kaslara gerekli uyarıları gönderir Talamusa dogru yol alan lıflerın bır kısmının beyin sapı özellikle de pons ve ağsı oluşumda sonlanmaları uyku sırasında birçok vücut etkinliğinin düzenlenmesi açısından önem taşır Agsı oluşum (retıkuler formasyon) tam bilinçlilik durumundan uykuya geçiş sürecinin düzenlenmesinde rol oynar. Bu geçiş sırasında, sinirde elektriksel iletimi başlatmak ve kas kasılmasını sağlamak için kutupsuzlaşma (depolarızasyon) eşik değeri sınır zarı boyunca artan toplam iyon geçirgenliğine bağlı olarak, düzgün bir şekilde artar, Bu değişikliğe bağlı olarak REM uykusunda kaslar da derece olarak gevşeyerek sonunda neredeyse tümüyle gevşek duruma geçer Bu değişiklikler yalnızca iskelet kasları için geçerlidir. Bilinçaltından Mesajlar Rüyalar üzerindeki bilimsel çalışmalar 19. yüzyılda yoğunlaştı. Araştırmalarının büyük kısmını rüyalar üzerinde yapan ünlü psikiyatrist Sigmund Freud ’a göre rüyalar, çocukluk çağlarımıza kadar uzanan ve bilinçaltında saklı, bastırılmış ve kökende cinselliğe dayanan arzularımızın korkularımızın kısa bir süre için de olsa bilinç düzeyine çıkmasıydı. Çocukluk çağından itibaren bastırılarak bilinçaltına itilen arzularımız ve korkularımız rüyalar sırasında su yüzüne çıkıyor ve biz de bu gerçeklerle yüzleşebiliyorduk. Ancak bu rüyaların çoğu uyanınca hatırlanmıyor ve bu nedenle önemi anlaşılmıyor. Yani mektup açılmıyordu. Bu nedenle Freud, rüyaların hiç de küçümsenmemesi gerektiğini, aksine onların üzerine gidilip mutlaka yorumlanması gerektiğini savunuyordu. Bu sayede birçok psikolojik sorunun çözümlenebileceğine inanıyordu. O yıllarda beynin çalışma mekanizması ve kimyası hakkında bilinenler, oldukça azdı ve Freud’un çalışmaları belirli bir sınırın ötesine gidemedi. Yani Freud, bu kuramlarını bilimsel olarak tam anlamıyla kanıtlayamadı. Günümüzde bazı bilim adamları, Freud’la benzer görüşleri taşısa da bazıları da rüyaların kaynağı ve işlevleri konusunda farklı fikirlere sahipler. Freud’un öğrencisi olan Carl Jung’sa rüyaları, bilinçaltındaki cinsel ağırlıklı isteklerin su yüzüne çıkması olarak değil, bazı saklı istek ve kaygılarımızın dile getirildiği bir mekan olarak görüyordu. Jung’a göre, rüyalarda karşılaşılan bu istek ve kaygılar, Freud’un savunduğu gibi çocukluktan beri bastırılmış duyguların sonucu değil, günlük hayattaki sıradan olayların etkisiyle meydana geliyordu. Jung’a göre rüya, insan beyninin yine kendisine gönderdiği mesajlar dı. Bu mesajlardan yararlanarak gizli kalmış isteklerimizin, sıkıntılarımızın çözüme kavuşturulabileceğine inanı yordu. Freud ve Jung’unkilerden başka, rüyaların işlevi konusunda yüzlerce kuram ortaya atıldı. Kaynak:Bilim ve Teknik\Kasım 2004

BEYNİMİZİN GÜCÜ Hepimiz dünyayı beş duyumuz vasıtasıyla algılıyoruz.Gelen bütün veriler zihnimizde kaydediliyor. Herkes aynı beş duyuya sahipken bunların kaydettiği verilerin farklı olması acaba neden, hiç düşündünüz mü? Çünkü bakış açılarımız, dünyayı ve kendimizi değerlendirme kriterlerimiz de farklı. Başınıza gelen bir olaya üzülüp hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.Bunu bir deneyim olarak görüp yeni öğrenim ve farkındalıklarınıza da odaklanabilirsiniz.Seçim sizin… Çok gelişmiş bir bilgisayar saniyede 100 milyonun üzerinde işlem yapabiliyor.Bu bilgisayarın 100 sene boyunca yapabileceğini bizim beynimiz 1 dakikada yapabilecek kapasiteye sahip. Peki bu muazzam gücümüzün ne kadar farkındayız? Eğer farkındaysak ne yönde kullanıyoruz? Evimize, kendimize yeni bir eşya alırken onu; kalitesi, fiatı, işlevselliği gibi belirli kriterler bakımından imtihana tabi tutuyoruz. Duygularımızın, düşüncelerimizin, davranışlarımızın kaynağı; bizi oluşturan her şeyi kontrol eden beynimiz hakkında neler biliyoruz? Zihnimizi temel olarak bilinç ve bilinçaltı olarak iki kısımda inceleyebiliriz. Bilinçli zihnimiz zihnimizin rasyonel düşünen kısmı.Yani farkında olduğumuz düşüncelerimiz. Siz bu yazıyı okumaya karar verdiniz.İşte bilinçli zihniniz şu anda çalışıyor. Biraz sonra belki karnınız acıkacak.Tarhana çorbası içmeye karar vereceksiniz.bu da bilinçli zihninizin bir tercihi.. Yapılan araştırmalara göre zihnimizin bu kısmı 5 ila 9 arası veri alabiliyor. Bilinçaltımızı bir depoya benzetebiliriz.Zihnimizin % 88lik bir kısmını oluşturuyor.Beş duyumuz vasıtasıyla alınan her bilgi, yani bütün yaşamımız, bir kameraya çekilmiş gibi orada kayıtlı. O uyku da uyumuyor.24 saat çalışıyor.Nefes alışımızı, kalbimizin atışını, kan dolaşımımızı, sindirim sistemimizi; kısaca size ait olan her şeyi siz düşünmeden sizin için kontrol ediyor. Bilinçaltı bu kadar gücüne karşın o kadar aptal ki, gerçekle gerçek olmayanı ayırt edemiyor.Yani kör ve sağır.Çünkü ona söylediğiniz her şeyi gerçek gibi algılıyor. İşte biz bunu avantaj olarak kullanabiliriz.Bilinçaltımızı kullanarak hayatımızı değiştirebilir,istediğimiz her şeye kavuşabiliriz. Nereye gittiği belli olmayan bir arabanın kontrolünü elimize alabiliriz.Hadi arka koltuktan direksiyona geçelim. Arabayı istediğimiz yöne doğru sürelim. 90’lı yılların başında bir bilim dergisi olan Research Qarterly’de yayınlanan çok ilginç bir araştırma var.Bu araştırmada basketbol oynayan öğrenciler üç guruba ayrılıyorlar. İlk gurup basketbol topunu fileye sokabilmek için 20 gün boyunca fiziksel antreman yapıyor.Ter döküyor. İkinci gurup hiçbir şey yapmıyor,yan gelip yatıyor. Üçüncü gurupsa 20 gün boyunca her gün zihinse antreman yapıyor. Yani zihinlerinde hayali olarak topu tutuyorlar, paslaşıyorlar, çok güzel atışlar yapıyorlar, terlediklerini hissediyorlar, inanılmaz güzellikte bir maç çıkararak seyircinin alkış seslerini duyuyorlar, maç bitiminde gelen tebrikleri kabul ediyorlar.* 20 günün sonunda her gün antreman yapan ilk gurubun performansında % 24‘lük bir artış oluyor.yan gelip yatan ikinci gurupta, beklenilebileceği gibi, hiçbir değişiklik yok.Zihinsel antreman yapan üçüncü gurubun performansında da % 23’lük bir artış oluyor. Dikkat edin! Topu ellerine bile değdirmeden hemen hemen ilk gurup kadar başarı sağlıyorlar. Yani bilinçaltı beş duyunun etkili bir şekilde kullanıldığı ve canlı hayallerin kullanıldığı bir senaryonun sürekli tekrarlanmasıyla, aslında henüz gerçekleşmemiş şeyleri gerçekmiş gibi kabul etmeye başlıyor ve beyne bu sinyali gönderiyor. Ne müthiş bir güç öyle değil mi? Maalesef korkularımız da bu yolla oluşuyor.İnsanoğlunun doğuştan sahip olduğu iki temel korku var.Düşme ve ses korkusu. Kalan bütün korkularımızı süreç içerisinde öğreniyoruz… Nasıl mı? Hepimizin korktuğumuz şeylerle alakalı senaryolarımız var.Bunlar olumsuz görüntüler, sesler ve hisler içeriyorlar. Düşüncelerimiz kendilerini gerçekleştirme kehanetine sahiptirler… Çevremizdekilerin iyi yönlerini görürsek hep iyi insanlar, kötü yönlerini görürsek hep kötü insanlar çıkar karşımıza… Odaklandığınız şeyler yaşamınızın kalitesini belirler… Kendimiz ve başkaları adına iyi şeyler dileyelim Hep birlikte güzelliklere odaklanalım ki; güzel bir yıl geçirelim… kaynak: Mutluluk Kitabı, Nil Gün,

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Başarıyı Yakalamanın Formülü

LİDER OLUNUR MU, DOĞULUR MU?


Şarkıcı Gülşen "Siz de kendinizi seksi buluyor musunuz" diye soran televizyon muhabirine şöyle buyurdu: "Seksi olunmaz, doğulur!" Yani ya doğuştan seksisinizdir ya da geberseniz sonradan olamazsınız. Bu "doğma - sonradan olma" işini birkaç yerde daha duymuştum. Bir kere gazetecilik için söylenir. İkinci olarak da liderlik konusunda. Yani bir görüşe göre liderlik edinilmez, ancak doğuştan gelir. Lider olacak çocuk, yedisinde bellidir. Bu aralar bizde epey popüler olan bu görüşe göre ya doğuştan lidersinizdir ya da yönetilen; yani liderin ''''tebaa''''sı... Geçenlerde bindiğim bir takside şoförle yaptığımız sohbete radyodan Gülşen''''in şarkısı eşlik edince adam başladı anlatmaya.
"Gülşen bizim mahallenin kızı; az taşımadım onu programa, bara, kuaföre. Ama siz bunu meşhur olmadan görseydiniz, tanıyamazdınız. Şimdi güzelleşti, estetikler yapıldı, üzerine bir seksapel geldi..." "Aha" dedim içimden, demek ki neymiş? Sonradan seksi olunabiliyormuş! Demek ki "lider doğulur", "liderin kişiliği vardır" önermeleri doğru olmayabilir.
Yani nasıl ki sonradan seksi olunabiliyor, belki sonradan lider de olunabiliyordur. Liderlik konusu, bir süredir iş dünyasında epey tartışılır hale geldi. Bir yandan kaynağını psikoloji ve yönetim felsefelerinden alan ekoller liderliğin tanımlanabilir, saptanabilir, çalışılıp geliştirilebilir bir özellikler seti olduğunu savunup bunun üzerine çalışan şirketler kurarak makaleler yazıp sistemler geliştirerek sektör haline getirirken öteki taraftan, kaynağını uygulamadan aldığını iddia ederek tam bir teorik altyapısı olmadan yapıp ettiklerini liderlik özelliği olarak anlatan insanlar var.
Liderliğin doğuştan gelen, sadece özel insanlara bahşedilen ve evrensel bir karma eşliğinde görev ''''buyurulan'''' bir karakter özelliği olduğunu hiç sanmıyorum. Ancak bu aralar hangi konferansa gitseniz, hangi toplantıya katılsanız karşınıza, emekli general Osman Pamukoğlu ve onun liderlik önermeleri çıkıyor.
İş dünyasının bir kısmı tarafından büyük kabul gördüğünü, ayakta alkışlandığını, "ilham verici ve büyük stratejist" diye tanımlandığını biliyorum. Ama ben, büyük holdinglerimizden birinin İK direktörü beyefendinin "görüşlerinize katılmıyorum, savaş haliyle iş dünyasındaki liderliğin ne ilgisi var" sorusuna verdiği "verin bana 20 yöneticinizi 10 gün dağa götüreyim bakın nasıl liderlik özellikleriyle dönüyorlar" cevabını tatmin edici bulmuyorum.
Çünkü ben bu 20 yöneticinin başına dağda ne geleceğini, bunun liderlik gelişiminde ne işe yarayacağını, günümüz iş dünyasına nasıl bir katkı sağlayacağını, konunun teorik altyapısını falan bilmek istiyorum doğrusu. Nisan ayının başında, İngiltere''''nin PERYÖN''''ü diyebileceğimiz CIPD''''nin her yıl düzenlediği ve dünyanın en önemli eğitim - gelişim konferanslarından biri olan HRD (Human Resources and Development) gerçekleşti. Konferansın en önemli konuşmacılarından biri, "Why Should Anyone Be Led By You" kitabının yazarlarından Rob Goffee''''ydi. London Business School''''un en önemli hocalarından olan Rob Goffee''''in liderlik üzerine yaptığı sunum, bu liderlik gelişimi konusuna yıllarını vermiş pek çok uzman tarafından da "muhteşem" olarak değerlendirildi.
Türkiye''''de sapla samanın birbirine karışmaya başladığı şu günlerde, şu ana kadar lider, liderlik ve bunların gelişimi hakkında ortaya atılan en sağlam fikirlerin toplamından oluşan bu konuşmanın içeriğinden birkaç nokta aktarmayı çok önemli buluyorum.
Başarılı liderlerin, etki altına alıcı bir amaç duygusu ve kendi potansiyelleriyle yetenekleri konusunda yeterli düzeyde bilgi sahibi olan insanlar olduklarını belirten Goffee''''e göre bunlar, gerekli ama yeterli değil. Liderliği evrensel ortak noktaları olmayan bir alan olarak tanımlayan Goffe''''nin saptamalarından ilki, liderliğin "hiyerarşik olmayan (non-hierarchical)" bir kavram olduğu. Yani bir yöneticinin, şirketin en tepesinde oturuyor olması onu lider yapmaya yetmiyor. "Tepeye ulaşmış olmak hiyerarşik bir otorite sağlar ama sizi lider yapmaz" diyen Goffee''''ye göre en başarılı organizasyonlar, her seviyede liderler yaratanlar. Liderliğin ikinci önemli özelliği "ilişkisel (relational)" oluşu. Yani takipçileri olmayan birinin etkisi, geçerli sayılmayacağından Goffee liderliği, "iki tarafın da aktif olarak katıldığı bir durum" olarak tanımlıyor. Bu ilişki de sürekli beslenmeli, gelişmeli ve form değiştirmelidir. Bu önerme, liderle liderlik edilenin arasındaki ilişkinin her zaman uyum içinde olacağı anlamına gelmiyor elbette. Burada önemli olan liderin takipçilerinin yüksek performanslı hale gelebilmesi için onları nasıl heyecanlandıracağını bilmesi.
Liderlerin ortak özellikleri olmasa da takipçilerinin ortak istekleri var: Heyecan, liderde kişisel farklılık arıyor, büyük bir sütunun parçası gibi hissetmek istiyor ve liderlerinin özgün olmasına ihtiyaç duyuyorlar. Goffee''''ye göre liderliğin üçüncü özelliği de "durumsal (situational)" oluşu. Tarihin, doğru yer ve zamanı bulduklarında çok başarılı liderler gibi davranan ama durum değişince başarısız olan insanlarla dolu olduğunu söyleyen Geoff''''a göre, Winston Churchill buna iyi bir örnek: İkinci dünya savaşında büyük başarı göstermesine rağmen savaş sonrası İngiltere''''sindeki ''''bulldog'''' stili sert politikalarıyla başarısız oldu. Bu yüzden adapte olan, içinde bulunulan ve gelmekte olan durumu çok iyi koklayan, önlem alan, hatta durumu istediği yönde değiştirmeyi başaran kişiler, liderlik özelliği sahibi olanlar olarak gösteriliyor.
2000''''li yılların başından beri yapılan araştırmalar ve çok sayıdaki yüz yüze görüşmelerle elde edilen verilere dayanılarak gerçekleşen çalışmalar sonucu Rob Goffee tarafından ortaya atılan liderlik kavramı, bana kişilikler ve karakter özellikleri analizleriyle yapılan tanımlara göre çok daha derin, anlamlı ve sağlam geldi. Çünkü bu tür analizler pek çok psikolojik yanlışı, tanım hatasını ve hastalıklı bakış açısını beraberinde getirerek iş dünyası için tehlikeler içeriyor. Liderliği "insan doğasından gelen" kaliteler olarak görmek bizi sadece çıkmaz sokaklara götürüyor.
Bu yüzden liderliği, lider ve takipçileri arasındaki bir ilişki olarak görerek buna odaklanmak bizi hem başarıya daha hızla yaklaştırıyor hem de narsistik yaraları, patlak ya da şişik egoları liderlikle karıştırmamızı önlüyor. Yazan: Burçak Güven Kaynak : www.isteinsan.com.tr



Motivasyon



Motivasyon Sanatı Walt Disney Worl’de şöyle bir dolaşırsanız, başka birçok yerde tuhaf görünebilecek bir durumla karşılaşırsınız. Bu dev bir masal kahramanının ortada dolaşması değildir (onunla da karşılaşabilirsiniz, o ayrı). Sözünü ettiğim durum herhan­gi bir anda karakter kostümleri giymiş birinin yürürken birden durması, eği­lip yerden bir çöp alması ve çöp ku­tusuna atmasıdır. Bunu üst düzey yö­neticiler de yapar, şefler de yapar, sa­at ücretli çalışanlar da yapar; herkes yapar. Bu davranışın parasal bir karşılığı yoktur. Kimse çöpleri alıp attığı İçin puan toplamaz, prim almaz. Bunu yapmayanları izleyen ve cezalandıran bir sistem de yoktur. Yine de insanlar bunu yapma motivasyonuna sahiptir. Çöplerin yerden alınıp atılması sizin en önemli konunuz olmayabilir ama departmanınızda, bölümünüzde ya da şirketinizde, çalışanların yapmalarını isteyeceğiniz başka şeyler herhalde vardır, değil mi? Çalışanlarınızı, özellik­le de değişim dönemlerinde motive et­menin yollarını arıyor musunuz? Bu soruyu yanıtlamak için mucize ya da sihir gerekmez, beş motivasyon kuralını uygulamanız yeterlidir, Motivasyonun Beş Adımı İnsanları motive etme konusunda başarılı olanlar mucizelerden medet ummazlar. Aşağıda sayılan beş adımı atarak çalışanları aldıkları paranın çok ötesinde ve paranın tek teşvik unsuru olduğu durumlardan çok daha etkili bi­çimde motive edebileceklerini bilirler. Birinci adım: Neyin ve niçin yapılması gerektiğini açıkça anlatın. İn­sanlara iş yaptırmakta sorun yaşanma­sının nedeni genellikle motivasyon ek­sikliği değil, bilgilendirilmemiş olmala­rıdır. Liderler hedefleri sürekli olarak eş düzeyleri ve üstlen ile konuşur ve neyin yapılması gerektiğini çok iyi bi­lirler. Bu nedenle de çalışanların da hedefler konusunda aynı ölçüde bilgi sahibi olduğunu sanırlar. Oysa durum genellikle böyle değildir. Onun için. tüm çalışanlarınıza tam olarak ne yapıl­ması ve niçin yapılması gerektiğini açıklıkla anlatın. Olayların nedenini, niçinini bilmek insanların günlük kararla­rını bilgiye dayanarak verebilmelerini sağlar. Örneğin hedefi üç yeni ürünü pazara sürmek olan bir ekibin alacağı sonuç, bu çabanın nedeninin şirketin pazar payını rakiplerine kaptırmakta olduğunu bilip bilmemesine göre deği­şebilir. Hedefler mutlaka spesifik ve süreli olmalıdır. "Müşteri hizmetini iyileştir­mek'' gibi bir hedef belirsizlik içerir ve çalışanlar bu hedefi ne ölçüde gerçek­leştirdiklerini bilemezler. Oysa, "1 Ey­lül tarihine kadar müşterilerin bekleme sürelerini 10 saniye kısaltmak" şeklinde bir hedef; insanların kolayca gözlerinde canlandırabilecekleri ve gerçekleştirmek için çaba gösterecekleri bir hedeftir. İkinci adım: İnsanların çözüm üretme sürecine katın. İnsanlar kendi tercihleri İle karar verdikleri bir konu­da başarılı olmaya daha heveslidir. Onun için, çalışanlarınızı gurubun ger­çekleştirmesi gereken hedeflerin belir­lenmesi sürecine katın. Eğer buna ola­nak yoksa yapabileceğiniz en iyi şey, çalışanları hedeflerin nasıl gerçekleşti­rileceğinin belirlenmesi sürecine kat­mak olacaktır. Katılım, hedeflerin be­nimsenmesini ve en iyi çözümün bu­lunmasını sağlayacaktır. Başarılı koçlar bu tekniği hep kulla­nır. Kendi takımlarının ve rakip takım­ların zayıf yönlerini görmek için maç kayıtlarını tekrar tekrar seyrettikleri doğru olmakla birlikte; kazanmak için en iyi yolun bulunması sürecine oyun­cularını da katarlar. Bunu, kendileri oyunun içinde olmadıkları için yapar­lar. Oyunun tam ortasında yer alan oyuncuların ya da çalışanların bakış açılan koçun ya da yöneticinin bakış açısından son derece farklı olabilir. Çö­züm aranma sürecinde oyuncu ya da çalışanların bakış açıları da dikkate alınmadığında iki şey olacaktır. Birinci­si, oyunun ortasında olanlar kimsenin kendilerini dinlemediği duygusuna ka­pılacak ve motivasyonları düşecektir. İkincisi, kararlar alınırken ilgili tüm ve­riler hesaba katılmamış olacaktır. Bun­ların her ikisi de hedeflere doğru yürü­meyi güçleştirecektir. Üçüncü adım: Oyunun kurallarını açıklayın. Deneyimli oyuncular karşısın­da yeni bir oyun oynamaya çalıştığınız hiç oldu mu? Oyunu öğrenmenin ilk aşamalarında her birkaç dakikada bir si­zin doğru olduğunu sandığınız bir ham­le yaparsınız, ancak diğerleri yaptığını­zın kurallara aykırı olduğunu söyler. Bu da sizi sinirlendirebilir. Bu senaryo ge­nelde iş yaşamında da geçerlidir. Çalı­şanlara bir iş verilir, ama tüm paramet­reler ya da kurallar anlatılmaz. Projeye başlanır, haftalar geçer; insanlar yaptıkları çalışmayı birilerine gösterirler ve kendilerine başta anlatılmayan bir konu nedeniyle o güne kadar yanlış yolda ilerlediklerini Öğrenirler. Bu son derece moral bozucudur. İnsanlar hemen her soruna çözüm bulabilirler ama oyunun kurallarını bilmeleri gerekir. Dördüncü adım: İnsanların kişisel hedefleri ile işletmenin hedefleri arasın­da bağlantı kurun. Her bir çalışanınızın niçin işe geldiğini bilin ve o nedenlerin gerçekleşmesi için onlara yardımcı olun. Yalnızca nedeni anlamakla kal­mayın, o nedenin kişinin daha büyük yaşam amaçları ile ilgisini araştırın. Çalışanlarınıza o daha büyük yaşam amaçlarını dile getirmeleri için yardım edin. Bir insan, "Para kazanmak için çalışıyorum" demekten vazgeçip, 'Kı­zımın, anayasamda istediklerini ger­çekleştirme şansım sağlayacak bir okula gidebilmesi için çalışıyorum " dediğinde önemli bir zihinsel ve motivasyonel değişiklik gerçekleşir. Bir insanın işe insanlarla etkileşim­de bulunmak ya da amacı her ne ise onun için geldiğini bilmeniz size onun dilinde konuşma, ilgi alanına uygun sorumluluklar verme ve yaptığı işin kendi hedefleri ile nasıl örtüştüğünü kendisine hatırlatma olanağını verir. İnsanların işleri aracılığı ile kendi yaşam amaçlarını gerçekleştirmelerine yardıma olan yöneticilerin, çalışanları­nı nasıl motive edecekleri konusunda kaygılanmalarına hiç gerek yoktur, Yaşam amaçlarını gerçekleştiriyor ol­maları onları motive etmeye yetecek­tir. Sizin yapmana gereken tek şey, o amaçlar ile işletmenin gereksinimleri arasındaki bağlantıları bulmak ve bir araya getirmektir. Beşinci adım: Olumsuz İnsanları ekipten uzaklaştırın. Hiçbir şey ilerle­meyi salt hoşnutsuz olmak için hoş­nutsuz olan bir İnsan kadar sekteye uğratamaz. Böyle bir tavır diğer insan­ların da moralini bozar ve İşlerin ya­pılması İçin gerekli enerji ve zaman­dan çalar. Sürekli olarak, "Bunu asla başaramayız'' diyen bir insan herkesi engeller. Böyle insanları ekipten uzak­laştırın ve yerlerine gurubun çabaları­na destek ve yardımcı olacak kişileri getirin. İnsanları motive etme konusunda herkes çok iyi olabilir. Yapılması gere­ken tek şey yukarıda sayılan beş adımın atılmasıdır.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS